Bir hastaya ya da hasta yakınına kötü haber vermek hem sağlık çalışanları için hem de haberi alan kişi/kişiler için zorlu bir süreç olabilmektedir. Bu noktada haberi verecek olan sağlık çalışanlarının kendi baş etme becerilerini ve esnek dayanıklılıklarını güçlendirmeleri çok kıymetlidir.
Kriz anlarında beden ne yapar?
Tehdit altındayken sinir sistemimiz aşırı uyarılarak kendini dengeleme düzenleme kapasitesini kaybeder. Çok ani, hızlı, fazla ve baş etme kapasitemizi aşan travmatik bir olay yaşadığımızda stres belirtileri ortaya çıkar. Sağlıklı düşünme becerilerin kaybedebiliriz ve umutsuzluk, belirsizlik, kontrol edememe duygularımız ortaya çıkar. Sinir sistemimizi dengeleyemediğimiz bu durumda da aşırı panik hali veya aşırı donukluk halini yaşarız. Bedenimiz bu iki durumda da irkilmeler, ağrılar, uyku sorunları, kalp atış hızları üzerinden tepkiler verir.
Kötü bir haber verirken bedenimizde ne oluyor?
Kötü bir haber verirken sağlık çalışanları olarak vereceğiniz kötü haberin izlerini bedeninizde hissedebilirsiniz. Korku, kaygı, öfke, üzüntü gibi zorlayıcı duygular bedende duyumsamalar olarak kendini gösterebilir. Kaslarda ağrı, mide ve bağırsak sorunları, terleme, titreme, nefes almada güçlük gibi beden duyumsamaları görülebilir. Bu duygularla beraber devreye giren otonom sinir sistemimiz savaş, kaç ve donma tepkilerini verebilir. Örneğin hasta yakınına kötü haberi hızlıca verip doğrudan o ortamdan hatta hastaneden uzaklaşma isteği duyabiliriz. Bu sempatik sinir sistemimizin otomatik olarak verdiği “kaç” yanıtıdır. Bir diğer örnek ise parasempatik bir yanıt olan “donma” yanıtıdır. Hastaya ya da hasta yakınına haber verirken ya da vermeden önce dona kalabilir, konuşmakta, hareket etmekte zorlanabiliriz.
Sadece kendi duygularımızı mı taşırız?
Zorlu bir haber verirken yalnızca bizim bedenimizde olup bitenleri değil, karşımızdaki haber verdiğimiz kişilerin bedenlerinde olup bitenleri de duyumsayabiliriz. Kişiler sosyal ilişkiler kurarken bedenlerindeki duyumsamalar ve duyguları da karşılıklı olarak uyumlanır. Uyumlanma kişinin bir başkasının beden duyumsamalarını ve duygularını kendi bedeninde duyumsaması anlamına gelmektedir. Baş etme becerilerimiz ve esnek dayanıklılığımız güçlü değilse zorlu bir durumda karşımızdaki kişilerin de zorlu beden duyumsamalarıyla uyumlanmış olabiliriz. Haberi verdiğinizde haberi alan kişi donabilir, söylemlerinizi duymak ve anlamakta zorlanabilir. Bu noktada haber veren olarak siz de özellikle bacaklarınızda, kollarınızda uyuşma, tonus kayıpları, nefes alıp vermede güçlük gibi bedensel duyumsamalar hissedebilirsiniz.
Bedeni nasıl dengeleriz?
Bedenimizi dengeleyebilmek için öncelikli ihtiyacımız stabilizasyonumuzu sağlamaktır. Bu, olayı unutmak değil, kendi normal duygu aralığımıza yaklaşmak yani baş edebileceğimiz bir yere gelmektir. Bunun için nerede olduğumuzu, bedenimizi ve yaşıyor olduğumuzu hissetmek iyi bir başlangıç olacaktır. Stresli olaylarda hepimiz sinir sistemlerimizin kapasitelerine göre farklı tepkiler veririz. Kriz anlarında da bedensel tepkilerimizin farkında olmak kendimizi yatıştırmak için neye ihtiyacımız olacağını anlamanın en temel noktalarından biridir. Ek olarak, duygularımızı ifade etmek (bağırmak, titremek, ağlamak), kendimize ya da bir başkasına temas etmek, konuşmak yani duyguları paylaşmak da bedenimizi dengelemek adına önemlidir.
Bazen olayları doğrudan yaşamasak da bir olaya şahit olmak ya da olayı duymak tıpkı olayı yaşamışız gibi tepki vermemize neden olabilir. Örneğin kötü haberi doğrudan veren olmasanız da buna şahit olmak ya da meslektaşınızın kötü haber sonrası zorlandığını görmek. Her ne kadar güvenli bir ortamda da bulunsak, duyduklarımız, gördüklerimiz sinir sistemimizi tetikleyebilir ve alarm durumuna geçebiliriz. Bu nedenle, bedenimizin olaylar karşısında uyum sağlamasına izin vermeliyiz. Örneğin, zorlayıcı bir haberden sonra 30-40 saniye durmak, ne hissettiğimizi fark etmek iyi gelebilmektedir.
Klinik Psikolog Yağmur Özcan Şuvak