Çocuklarda Ağrı Algısı: Nerenin ağrıdığını ben nasıl anlatayım?
Tedavi sürecinde, çocuklar sıklıkla deneyimledikleri ağrıdan şikayet eder. Bu süreçte yaşanan ağrılar temel olarak hastalığın kendisinden, uygulanan tedavi prosedürlerinden, ilaçların yan etkilerinden veya çocuğun günlük yaşam alışkanlıklarından kaynaklanır. Ağrının kaynağı ne olursa olsun, deneyimlenen ağrının şiddeti ve yoğunluğu kişiden kişiye farklılık gösterir. Hissedilen ağrı şiddetinin belirleyicileri arasında fizyolojik ve biyolojik faktörlerin yanı sıra psikolojik, sosyal, kültürel ve bilişsel faktörler de kişinin ağrı algısını etkiler.
- Ağrı deneyimi ve ağrı tepkisi neden çocuktan çocuğa değişir?
Biyopsikososyal Model’e göre ağrı deneyimi biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin iç içe geçmesiyle birbirinden ayrılmayan, bütüncül bir yaklaşımla ele alınır. Bu bağlamda; biyolojik faktörlerin içinde genetik altyapı, yaş, cinsiyet, hormonlar, hastalığa bağlı kişisel değişkenler, uyku ve beslenme dengesi bulunur. Psikolojik faktörler arasında yaşam tarzı, stres, kaçınma, baş etme mekanizmaları, hastalık ve sağlık inanışları gibi duygu-düşünce-davranış modelleri yer alır. Sosyal faktörler içerisinde ise dil, din, ırk, etnik köken, kültür, sosyoekonomik durum, sosyal destek ve güvence gibi faktörler deneyimlenen ağrıyı etkileyen değişkenler arasında yer alır. Bütüncül olarak bakıldığında, her çocuğun yaşadığı ağrıya verdiği tepki ve ağrı davranışı birbirinden farklı pek çok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar ve kişiden kişiye farklılıklar gösterir.
- Geçmiş deneyimler ağrıyı nasıl etkiler?
Biyolojik, psikolojik ve sosyal farklılıkların yanı sıra çocuğun geçmişteki ağrı deneyimleri, tedavi sürecini ve prosedürlerini öğrenme şekli ve bu deneyimleri hatırlaması da yaşadığı ağrının değerlendirilmesinde öneme sahiptir. Örneğin; bir damar yolu işlemi sırasında canı çok fazla acıyan bir çocuk, o acıyı hatırlayarak işlemin her tekrarlanmasında yoğun stres yaşar ve duygusal olarak uyarılmış hisseder. Benzer olarak, canı acıdığı zamanlarda diğer aile üyelerinden yoğun ilgi gören çocuk, ilgi ihtiyacına bağlı olarak yaşadığı ağrıyı daha yoğun bir şekilde hisseder. Öte yandan, yaşadığı ağrı doğrultusunda bakım veren tarafından olumsuz bir tutum ile karşılaşan çocuk, benzer bir ağrıyı tekrar hissettiğinde içe kapanma veya bastırma eğilimi gösterir. Örneğin, canı acıdığında görmezden gelinen veya cezalandırılan bir çocuk, tekrar aynı acıyı yaşadığında hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışır. Öğrenme, hatırlama, hafıza becerilerine yönelik tekrarlanan ağrı algısı ve davranışları, büyük oranda çocuğun biliş düzeyi ile bağlantılıdır.
- Çocuğun ağrıyı hissetme ve anlatma biçimi yaşına göre nasıl değişir?
Çocuğun bilişsel gelişim düzeyine göre;
- 0-2 yaş grubu çocuklar;
- Dünyayı beş duyu organıyla (görme-işitme-tat alma-koklama-dokunma) tanır ve tepki verirler. Bu dönemde bebeğin tepkilerini refleksler oluşturur. Örneğin, biberon gören bir bebek emme refleksi yaparak kendisini yemeğe hazırlar.
- Bu yaş grubu çocuklar ağrıyı fark eder, yenidoğan bebekler bile ağrıyı algılayacak anatomik özelliklere sahiptir. Örneğin, uyuyan bir yenidoğanın topuğuna vurulduğunda bebek uyanır veya acıkan bir bebek mide acısını fark ederek ağlamaya başlar.
- 6-8 aylık bebeklerin ağrı algısı duyu organları ile edindikleri bilgiler doğrultusunda şekillenir. Bu dönemde bebekler ağrıyı öngörebilir ve korkarlar. Korku ile birlikte kaçınma davranışları gösterirler. Örneğin, beyaz önlüklü birini gördüklerinde ağlayarak anneye sarılırlar. Bebeklerde ağrı; vücut yanıtı, yüz ifadesi, ağlama ve kendini çekme refleksi ile değerlendirilebilir.
- 2-4 yaş grubu çocuklar;
- Gelişen dil ve konuşma becerileri ile birlikte çevrelerinde olup biteni daha iyi tanır ve anlarlar.
- Bu yaş grubu çocuklar, ağrıyı lokal olarak fark ederler. Ağrıyan yeri bölgesel olarak tarif eder veya gösterirler. Ağrı şiddetini standardize edilmiş ağrı skalaları üzerinden gösterir, renk veya resim üzerinden tarif ederler. Yaşadıkları ağrı sonucunda öfke gösterir, agresif davranırlar. Canlarını acıtan ve kendisine yardım eden kişileri ayırt eder, ona yardım edecek kişilere uzanırlar.
- 4-7 yaş grubu çocuklar;
- Gelişen konuşma, çizme, imgeleme becerileri ile kendilerini çevreye daha rahat ve anlamlı bir şekilde ifade ederler. Henüz neden-sonuç ilişkisi kurma becerileri gelişmemiştir ancak basit düzenleme ve sınıflama becerileri ile olaylar arasında ilişki kurarlar.
- Bu yaş grubu çocuklarda ağrı dışsal bir olaydır ve baş etme pasiftir. Yaşadıkları ağrıyı, ağrının yerini, şiddetini, yoğunluğunu çizimle ve renklerle derecelendirirler.
- 7-11 yaş grubu çocuklar;
- Çevredeki somut ve belirgin nesneler üzerinden dünyaya dair mantık yürütme becerileri gelişmiştir. Henüz soyut olguları algılayamazlar, somut gerçeklik üzerinden bilgi toplar ve öğrenirler. Nesneleri sınıflandırmaya ve neden-sonuç ilişkisi kurmaya başlarlar.
- Bu yaş grubu çocuklar için ağrı bir duygudur. Yaşadıkları ağrılara yönelik farklı tanımlamalar yapabilirler. Örneğin mide bulantısı ile karın ağrısı arasındaki ayrımı fark ederler. Ağrının sebeplerini anlar ve aktif baş etme yöntemleri geliştirirler.
- 11 yaş üstü çocuklar;
- Bilişsel olarak, ergenliğin başladığı bu dönem, yetişkinlik süresince devam eder. Bu dönemde soyut düşünce ve varsayımlar üzerine düşünme becerileri gelişir ve şekillenir. Karşılaşılan problemlere yönelik sorun çözme becerileri gelişir. Gelecek farkındalığı artar, gelecek hakkında düşünme ve plan yapma artış gösterir.
- Bu yaş grubu çocuklar ağrının komplike açıklamalarını anlar ve kavrar. Ağrıyı çok boyutlu olarak değerlendirir, psikolojik boyutunu fark eder. Ağrının kaynağına yönelik çözüm belirler.
- Ağrıyı tanımak ve müdahale etmek neden önemlidir?
Kanser tedavisi süresince ağrı, çocuğun ve ailesinin yaşam kalitesini etkileyen bir durumdur. Sürecin daha konforlu bir şekilde sürdürülmesi için deneyimlenen ağrının biyolojik, psikolojik, sosyal ve bilişsel boyutlarını doğru değerlendirmek ağrıya doğru müdahalede bulunmak için çok önemlidir. Biyolojik veya fizyolojik bir sebebi bulunmayan ağrılarda kimi zaman tedavi seyrinden, kimi zaman ağrının kaynağıyla bağlantılı olarak her ağrıya farmakolojik bir müdahalede bulunulmaz. Özellikle psikolojik, sosyal veya bilişsel temelli öğrenilmiş ağrı deneyimlerinde, ağrıyı doğru tanımlamak ve farmakolojik olmayan yöntemlerle müdahale etmeyi öğrenmek, çocuğun ve ailesinin yaşam kalitesini pozitif yönde etkilemektedir.
Uzman Gelişim Psikoloğu Handenur Kalay Uçar
Kaynakça
- Aydın, M., & Alkar, Ö. Y. (2022). Pediatrik kanser hastalarında bilişsek bozukluk, ağrı, sıkıntı ve sosyal işlevsellikte bozulma ve bu alanlara yönelik psikolojik müdahaleler: Sistematik gözden geçirme. Klinik Psikoloji Dergisi, 6(2), 249-286.
- Bilsel, B. A., Durusoy, E., & Mutuş, R. (2023). Ağrı ve Bellek. İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, (19), 290-301.
- Boyraz, G. H. (2005). Kanserli Çocukların Ağrı Algısına Anne-Baba Tutumlarının Etkisi (Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi (Türkiye)).
- Emir, S. & Cin, Ş. (2004). Çocuklarda Ağrı: Değerlendirme ve Yaklaşım. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 57(3).
- Özdemir, R. (2012). Çocuk onkoloji hastalarında ağrı deneyiminin değerlendirilmesi (Doktora Tezi, Bursa Uludağ Üniversitesi (Türkiye)).